Yorgo Demir yazıyor.
Rum kültürünün keyifli geleneklerinden biri olan Baklahorani Karnavalı kırk günlük büyük orucun başladığı 3 Mart Pazartesi akşamı coşkulu bir şekilde danslar, şarkılar eşliğinde kutlandı.
İstanbul'un eski yerleşimlerinden Tatavla'yla (günümüzün Kurtuluş semti) özdeşleşmiş köklü bir gelenek olan Baklahorani karnavalı geçen 70 yıllık sessizliğin ardından 2009 yılında yeniden kutlanmaya başlamıştı. Adeta küllerinden doğan bu geleneksel karnaval yürüyüşü 2009'dan bu yana her geçen yıl daha geniş kitleler tarafından benimsenmeye devam ediyor. Bu yıl yoğun bir katılımın gerçekleştiği gözlemlenirken semt sakinlerinin de karnaval yürüyüşüne olumlu yaklaştığı görüldü. Gaytanaki eşliğinde yapılan yürüyüş Halaskargazi cadddesi üzerindeki Pangaltı meto istasyonunda başlayıp Kurtuluş caddesi üzerinden devam etti.
Yüzlerce insanın katıldığı yürüyüş boyunca Rumların yanısıra karnavala sahip çıkan Ermeni Türk ve İstanbul'da yaşayan yabancılar değişik kıyafetler giyerek davul, düdük, gaitanaki ve ıslıklar eşliğinde halkı eğlenceye davet etti. Karnavalın klasik görüntüsü olan kadın kılığına girmiş erkeklerden tutun da, Medusa kılığında dolaşan maskaraların yanısıra cadılar, palyaçoların da yer aldığı yürüyüş Şişli Kültür Merkezinde sona ererken eğlenceye burada devam edildi.
Burada düzenlenen konserde yurtdışından da müzisyenler yer aldı. Yedirenk, Ötekiler ve Yunanistan'dan katılan Carambola gruplarının yanısıra, İstanbul şarkılarıyla sahne alan Dimitris Bousounis, Zekiye Yürekli ve Mikos Papadopoulos da geceyi İstanbul Rum kültürünün unutulmaz şarkılarıyla süsledi. Carambola grubu Trakya ve Yunanistan'ın İpiros yöresinden söylediği şarkılarla izleyicileri coşturdu.
Türk basın mensuplarının yanısıra Yunanistan'dan devlet televizyonunun da çekim yaptığı karnaval eğlencesi geceyarısına kadar sürdü.
İsa'nın dirildiği gün olan Paskalya Pazar'ına kırk gün kala (bu döneme Sarakosti adı verilir) kutlanmaya başlanan karnavalın başladığı Pazartesi gününe "Kathara Deftera", yani temiz Pazartesi adı verilir ve o günden itibaren Rumlar kırk gün boyunca zeytinyağlı yemek dışında herhangi bir hayvansla gıda ve başka bir şey yiyemezlerdi. Baklahorani Karnavalı'nın Yunanca Apokries olarak adlandırılmasının bir sebebi de "Apokries"in kelime manasının "etten arınma" anlamına gelmesidir.
Baklahorani adının ise bakladan yapılan zeytinyağlı favanın günün başlıca mezesi olmasından kaynaklandığı rivayet edilir. İlhamını Pagan Antik Yunan'dan alan, pratik geçmişi ise 1800'lü yılların ikinci yarısına dayanan Karnaval yürüyüşü boyunca Gaitanaki denilen geleneksel dans yapılır. Bu dansa göre ucunda renkli kurdelalar bağlı olan sopa yine bir maskara tarafından dik tutulur ve her bir kordelayı tutan diğer maskaralar da bu sopa etrafında dönerek kurdelaları sopaya sarar... Gaitanaki tabiri dansla beraber sopanın kendisi için de kullanılan bir kavramdır aynı zamanda.
Agos Sapgir ekinden alıntıdır....
İnsanlar coşkulu, neşe içinde kostümünü giyip canının çektiği şekle bürünüyor, maske takıp, sokaklara dökülüyor, bağıra çağıra şarkı söylüyor, davullar çalınıyor, dansedilip sabahın ilk ışıklarına kadar coşkuyla eğleniliyor...
Son yıllarda yok olmaya yüz tutmuş, Rum toplumunun en eski geleneklerinden biri, Baklahorani Karnavalı (Apokries) köklerini saldığı tarihi Tatavla (Kurtuluş) semtinde yeniden canlanırken, uzun süreli sessizliğine nazire yaparcasına her geçen yıl daha da büyüyen bir katılımla kutlanıyor.
Eski yıllarda olduğu gibi toplumun her kesimine kucak açan ve eğlencenin tavan yaptığı bu kutlamalarda gece boyunca kahkahalar göğe yükseliyor, aşk, meşk ve şarap üzerine şarkılar söylenirken, tükenesiye kasap havası dansedilip Rumlarla birlikte eğlencenin sınırlarını zorlamak isteyen Türk, Ermeni ve Musevi toplumları da bu eğlenceye ortak oluyorlar.
Apokries-Baklahorani Tarihi
İstanbul Rum toplumunun köklü ritüellerinden Baklahorani Karnavalı, aslında tarihi süreci ve dayandığı kökler itibariyleeğlenceli olmasının ötesinde sıradışı bir etkinlik. Sanata ilk kez çıplaklığı getirmiş Antik Yunan'dan, kentsoylu ağırbaşlılığın ifadesi olan Rum-Ortodoks İstanbul'a uyarlanmış bir eğlence geleneği.. Nitekim, Rum toplumunun büyük bir kesiminin katılım göstermesine karşın Rum üst sınıfın aslında pek benimsemediği, hatta yer yer küçümsediği, bu sebepten Baklahorani dönemini evinde balo düzenleyerek geçirdiği bir gelenek...
Bazı kaynaklara göre, Apokries'in, kutlanmaya başlanması kilisenin aşırı baskıcı davrandığı döneme denk gelir. 19. yy'ın ortalarına denk düşen bu dönemde, fütursuzca eğlenme ihtiyacının, isyan etmenin ve dayatılan kurallara karşı gelmenin tezahürü olarak ortaya çıkan Apokries, iki şekilde kutlanırmış. Karnavalcılar (maskaralar), dost ve ahbapların evlerine gece ziyaretlerinde bulunur, gece boyunca içkili, bel altı esprilerin karşılıklı sataşmaların olduğu hafif meşrep, eğlenceli sohbetler döndürülürmüş. İkinci formda ise, karnavalcılar sokağa çıkıp kostüm ve maske takarak şarkılar, danslar ve çeşitli mizansenlerle eğlenirlermiş. Dönemin levantenlerinden Bertrand Bareilles'in tanıklığına göre büyük Pera caddesinde toplanan maskaralar, bugünkü Kalyoncu Kulluk sokaktan Dolapdereye inerek oradan Tatavla'ya, Aya Dimitri Kilisesinin önündeki meydana çıkarlarmış. Orada onları seyyar satıcılar, sokak müzisyenleri, akrobatlar, palyaçolar, laternacılar ve dönemin amatör itfaiyeci sınıfı "tulumbacılar" karşılarmış. Karnavala ilişkin bir başka tanıklığı 1918'de yayımlanan Rum gazetelerinden biri olan "Proodos"taki bir habere dayandırabiliriz. Haberde İstanbul'un hayta itfaiyecilerinin, yani tulumbacıların apokries karnaval eğlencelerine dair şu atıfta bulunulur: "Karşılamanın başrolde olduğu danslar, zurnacı Kör Haciki, davulcu Edirnekapılı Yovanaki eşliğinde koğuşta başladı. Şampanya yerine bolca gazoz ve limonata mevcuttu. Her semtten maskaralar değişik bir mizansen ortaya koyarak insanları güldürmeye çalışıyorlar. Tabuta konan ve ölü taklidi yapan bir karnavalcı aniden tabuttan fırlarken loğusa kılığına girmiş maskara erkeklere de doktor kılığındaki maskaralar tarafından doğum yaptırılıyordu".
İlhamını Pagan Antik Yunan'dan alan, pratik geçmişi ise 1800'lü yılların ikinci yarısına dayanan Karnaval yürüyüşü boyunca Gaitanaki denilen geleneksel dans yapılır. Bu dansa göre ucunda renkli kurdelalar bağlı olan sopa yine bir maskara tarafından dik tutulur ve her bir kordelayı tutan diğer maskaralar da bu sopa etrafında dönerek kurdelaları sopaya sarar... Gaitanaki tabiri dansla beraber sopanın kendisi için de kullanılan bir kavramdır aynı zamanda.
Karnaval günü gündüz saatleri kadın ve çocuklara aitken karanlık çöktü mü aileler yerlerini bıçkın ve müstehcenlere bırakırlardı. Gündüzleri kadın ve çocuklar o zamanlar her yeri bostan olan Tatavla tepesine gider yere serdikleri nevaleleri mülayim bir keyifle yerken, çocuklar da tepeden aşağıya uçurtma uçururdu. Güneşin batmasıyla beraber ortaya ayıplar dökülür karnavalın esas eğlencesi başlardı. Atlar üzerinde Amazon denilen kadınlar karnaval yürüyüşüne katılır, kabadayıları tarafından eşlik edilirlerdi.
Gece boyu semtin çeşitli meyhane ve birahanelerinde sabahlanır, etsiz zeytinyağlı mezeler eşliğinde rakı, bira veya şarap içilirdi. İsa'nın dirildiği gün olan Paskalya Pazar'ına kırk gün kala kutlanmaya başlanan karnavalın başladığı Pazartesi gününe "Kathara Deftera", yani temiz Pazartesi adı verilir ve o günden itibaren Rumlar kırk gün boyunca zeytinyağlı yemek dışında başka bir şey yiyemezlerdi. Baklahorani Karnavalı'nın Yunanca Apokries olarak adlandırılmasının sebebi de "Apokries"in kelime manasının "etten soyutlanma" anlamına gelmesidir. Baklahorani adının ise bakladan yapılan zeytinyağlı favanın günün başlıca mezesi olmasından kaynaklandığı rivayet edilir.
Günümüzde Karnaval
20.yy'ın başında Tatavla'da nüfusu 12 bini bulan Rumlar zamanla yerini 500 kişilik küçük bir topluluğa bıraktı. Getirilen resmi yasağın dışında, ardı ardına yaşanan acı tecrübelerin tortusuyla içine daha da kapanan Rum toplumu, uzunca bir süre karnavalı sokaklarda ulu orta kutlamak yerine cemaat okullarında, dernek ve vakıf binalarında dört duvar arasında kutladı. Bu sayede karnaval geleneksel formundan biraz hacim yitirerek bir anlamda sadece çocuk ve gençlerin kutladığı bir müsamereye dönüştü. Ta ki yetmiş sene sonra 2009'da Yunan ve Türk üç insan, yazar Hüseyin Irmak, Yunanistan'dan gelen iki genç dostu Marina Drymalitou ve Haris Rigas ile "sazı" eline alıp bu girişimde bulunana kadar. Karnaval yürüyüşü artık 2009'dan bu yana geleneksel formunda, büyüyüp serpildiğ sokaklarda semt sakinlerini kucaklayarak herkese açık ve büyük bir coşku içinde gerçekleştiriliyor.